8 Temmuz 2013 Pazartesi

Sarp: "Havadayken Yüzebilen bir Sound"

2000 yılında yayınladığı debut stüdyo albümü Siyahın Matemi ile kariyerinin duvarına ilk tuğlayı koyan Sarp; 2006'da gelen "Eski Aşklar"ın üzerinden 7 yıl geçtikten sonra üçüncü stüdyo albümü Çırılçıplak'ı geçtiğimiz günlerde yayınladı.
Dokuz Sekiz Müzik etiketine sahip söz konusu bu yeni Sarp albümü; çıkışını, Ayten Alpman'ın sesinden aşina olduğumuz Ben Böyleyim isimli parça üzerinden gerçekleştiriyor. Bu noktada, ünlü müzisyenin önceki iki albümünü takipleyerek yine bir cover parça merkeziyetinde yol aldığı söylenebilir. Fakat, öte yandan Çırılçıplak'a şöyle bir kulak verince, ortada duranın tek bir parçadan fazlası olduğunu söylemek hiç de zor değil.
Tam da bu noktada Sarp'a; "Cover parça tamam, ama hiç olmazsa çıkış parçasını Ben Böyleyim'e yüklemeseydim dediğin oldu mu?." diye soruyorum. Tüm samimiyetiyle: "Evet, belki farklı şekilde hareket edebilirdim." diyor. Yine de albümün genelinin tek bir parçaya indirgenme ihtimaline katlanamadığını belirtiyor ve "Rasyonel yaklaşıp, sakin olmaya çalışıyorum." vurgusunu yapıyor gülerek. Üzerine de derhal bir ek geliyor: "Zaten albümün genelini de bilecek insanlar. Bunun için elimden geldiğince çok parçayı kliplendireceğim

Diskografine bakınca uzun bekleyişler göze çarpıyor. Toplamda yayınladığın üç stüdyo albüm var; 2000 yılında Siyahın Matemi, 2006 yılında Eski Aşklar ve nihayet geçtiğimiz ay da Çırılçıplak'ı çıkardın. Bu albümlerin her iki ara döneminde de büyük boşluklar var. Bu dönemler sence de çok uzun değil mi?
Uzun süreler bunlar tabii. Bu durumun birazı plak şirketleriyle, birazı da benim sahne yoğunluğumla ilgili, diyebilirim. Albüm dönemlerinde çok fazla acele etmediğimi de söyleyebilirim. Yine de asıl sorunun plak şirketlerinlerinden kaynaklandığını da söyleyeyim sana. Erol Köse prodüktörlüğünde yayınlanan ilk albümün ardından, plak şirketi kimi problemler yaşadı; Ercan Saatçi prodüktörlüğünde yayınlanan ikinci albümün ardından ise ben kendi yolumu kurmakla uğraştım. Haliyle, her iki albüm arası da uzamış oldu. Her şeyin kafandaki ölçülerle ilerlemesini istiyorsan, biraz sabırlı olmak zorundasın. (Gülüyor

Tamam, totalde iki albüm arasında altı yıllık bir süre var. Peki, kafandaki taslakları toparlayıp, albümü somutlaştırmak adına kendini stüdyoya attıktan sonra ne kadar zamana ihtiyacın oldu?
"Sensiz"i ilk kaydettiğim dönemden iki yıl sonra yayınlandı; Çırılçıplak. Yani genellersek, bahsettiğin süreci iki yıl olarak görebiliriz. 20 parça ile yola çıktık, zamanla albümde yer alan parça sayısını netleştirerek, o parçaların üzerine gittik
İlk iki albümünün aksine Çırılçıplak'ta prodüktör koltuğunda da bulunuyorsun. Kontrol tümüyle sende miydi?
Kesinlikle. Zaten biraz da bu nedenle uzun sürdü, bu albümün süreci. Çünkü bana "dur" diyecek kimse yoktu. (Gülüyor) "Daha iyi nasıl yapabilirim?", "Şöyle bir farklılık nasıl olur?" düşünceleriyle de uğraştım elbette. Bazı vokal kayıtlarını yeniden ele aldım, kimi düzenlemelere gittim; ama gel gör ki; hep ilk söylediğim vokal kayıtlarını kullandım.
Genelde böyle olur değil mi? Detaya indikçe, yüzeydeki dikkate değer görünür.
Sanatla ilgili bir çalışmayı ortaya çıkarırken, tatmin olmak hiç de kolay değil gerçekten. Ama sonra aynı konuda bir sürü şey yapıp geriye şöyle bir bakınca; "Aslında ilk hali gayet güzelmiş." gibi bir düşünceyle doluyorsun
Peki, kimlerle çalıştın bu yeni albümde.
Alp Tiner, Özgür Özgüven, Gökçe Dayanç ve Serkan Çalar; albümün performans grubunu oluşturdular. Sahnede de aynı grupla çalışıyoruz zaten. Elbette bir de Demirhan Baylan; hem şarkı katkısıyla, hem de enstrümanıyla yer aldı Çırılçıplak'ta. Albümün tüm aşamalarında, kafamda planladığım sound'un peşinden koştum. Grubum da bu koşuda benimle hareket etti. Kayıt aşamasından sonra, düzenlemelerde de aynı duygu bütünlüğünün korunmasına dikkat ettim.
"Rock'n'Roll'un olayı grup olmaktır" tanımı yaygındır. Sen, kariyerinin çıkışını solo olarak yaptın ve öyle de devam ediyorsun. Biraz evvel grubunu saydın; ama böyle her şeyi aynı seviyede paylaşabildiğin ve ortak söz hakkının bulunduğu bir topluluk ortamını ister miydin?
Benim küçüklüğümden beri uzak durduğum bir olay var: O da toplulukla hareket etmek. Örneğin, ben motorsiklet kullanmayı çok seviyorum ve sık sık kullanıyorum da. Fakat sırf motorsiklet sürmeyi seviyorum diye bana motorcu denirse rahatsız oluyorum. Bir kalıba girmek hoşuma gitmiyor. Bir müzik grubunda da; ortak bir paydada buluşmak kolay değil. Ayrıca içindeki bazı oluşumların bastırılmasına da sebep olabilir; bir grup çalışması. Çünkü haliyle en az dört kişiyle hareket ediyorsun ve birlikte hareket etmek durumundasın. İşte o bastırılan iç yansımalar; beni grup çalışmalarından uzak tutmuştur. Bir dönem 4x4'ün vokalistliğini de yaptım; fakat bir müzik grubunun üretkenliğime iyi gelmediğini söyleyebilirim. Örneğin, bir şarkı için karar vermek için dahi uzun toplantılara ihtiyaç duyuyorduk. Tabii grubun getirdiği avantajlar yok mu, elbette var. En başta yaratıcılıkta bir kafa değil, en az dört kafayla hareket ediliyor. Ama benim tercihim hep kendi yoluma gitmek oldu, hala da o düşüncedeyim.
Çırılçıplak'a dönersek, Ayten Alpman'ın seslendirdiği meşhur Ben "Böyleyim" parçası albümünde liste başı
"Hadi bu sefer de cover olmasın" diye düşünüyordum; albümün kayıtlarına başlarken. O sıralarda bir yandan da konserlere devam ediyorduk ve Ben Böyleyim'i de çalıyorduk. Çok iyi tepkiler aldık bu cover'a ve "Albüme koyacaksınız değil mi?" benzeri sorularla sıkça karşılaştık. En sonunda "Neden Olmasın?" diye düşündüm ve parçayı kaydettik. Kaydı Yaman Aksu'ya dinlettiğimde tereddütsüz albümde yer vermemi önerdi. Söz konusu bu kayıtta, sahne performansına paralel bir enerjiyi hissetmemizle de parçayı albüme almış olduk. Sonuç olarak şarkının hakkını verdiğimi düşünüyorum.
Bu denli meşhur bir parçayı albüme almak ve üstüne bir de çıkış parçası olarak belirlemek; sence Çırılçıplak'ın genelini gölgelemedi mi?
Uzun süredir bar programları yapıyorum ve repartuarımda başkalarının parçalarına da yer veriyorum. Bu durumdan her zaman keyif aldım. Sahnede bir başkasının şarkısını söylemek, bilinen bir parçaya ayrı bir yorum katmak, hoşuma gidiyor. Kendi şarkım öne çıksın kompleksi ben de yok. Belki de maalesef demeliyim burada. Belki de böyle bir kompleksim olmalıydı. "İlla kendi şarkımı ön plana alayım" gibi bir yapıda olmadığımdan dolayı da cover parçalara mesafeli değilim. İlk albümümde de vardı, ikinci albümümde de vardı ve bu yeni albümümde de var. Çırılçıplak'ın geneli gölgelendi mi? Aslında çok düşünmedim bunu; ama sahnede "Tut Beni"'yi, "Sensiz"i ya da "Dön Ne Olur"u çalarken çok keyif alıyorum açıkçası ve evet, belki de çıkış parçasını onlardan biri de yapabilirdim. Yine de çok takılmıyorum bu noktaya. Ne de olsa elimden geldiğince kliplendireceğim bu albümü, insanlara albümdeki diğer parçaları anlatacağız  ve saydığım şarkıları da ön plana çıkaracağız. İkinci klip için anket yaptık ve "Sensiz" açık ara önde. Muhtemelen ona çekeceğiz ikinci klibi. Ayıca, sana şunu da söyleyeyim: Ben gerçekten içimden geldiği gibi hareket ediyorum. Her şeyden önce olaya ticari bakmıyorum. Bu ne kadar inandırıcı gelir sana bilmiyorum; ama her konuda böyleyim
Albüm yayınlanalı iki ay kadar oldu. Tepkiler nasıl?
İstediğimiz şekilde duyuramadık albümü. Tanıtım eksikliği yaşandı. Diğer yandan Çırılçıplak'ın, yaptığım albümler içerisindeki en farklı albüm olduğu ve çok kaliteli bir sound'u sahiplendiği gibi dönüşler de aldım. Tabii bunlar beni çok mutlu etti. Benim yapmak istediğim müzik; havada uçuyorken bir yandan da yüzen bir yapıyı oluşturmaktı ve bunu başardığıma inanıyorum
Yakın zamana dair planların neler? Bir ara televizyon dizilerinde de gördük seni. Konserlere zaten devam ediyorsun.
Yaban Gülü dizisinde yer aldım. Lodos filminde de rol almıştım. Ayrıca, bir önceki albümümün üçüncü klibini çeken Biray Dalkıran'ın yönetmenliğini yaptığı Kanıt'ın da bir bölümünde oynadım. Gerçi o daha çok keyfi bir işti. Şimdilerde de yer alabilirim kamera önünde. O mecrayı da özledim açıkçası. Örneğin, "Öyle bir Geçer Zaman ki" gibi kaliteli yapımlardan davet gelirse, kesinlikle kabul ederim.  Sahnede olmayı çok seviyorum, nerdeyse zorla indiriyorlar. (Gülüyor) Hatta yeri gelmişken söyleyeyim: 26 Nisan'da Favela'da çalacağız. 
Bundan sonraki albüm için de bir 6 yıl daha beklenmeyecek galiba.
Hayır. En fazla 1 yıl ya da 1 buçuk yıl ara olur ve sonrasında albüm gelir. EP olur, LP olur, Single olur. Çünkü artık kimsenin beklemeye tahammülü yok. Her şey hızlı, her şey çabuk. Bu bir dezavantaj elbette.  Yine de uzun süreler beklemeyeceğim artık. Her şeyi öğrendim ve bu sitemi de çözdüm. Benim adıma her şey daha da kolaylaştı artık. Birilerinden stüdyo kiralamak ya da birileriyle birlikte şarkı kaydetmek zorunda değilim. Şarkıyı kaydediyorum, üstüne davulumu ve gitarımı çalıyorum ve içimdekileri ortaya çıkarıyorum. Hal böyleyken, neden bekleyeyim ki?

MİLİYET SANAT13 Nisan 2013

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder